Ne demek kendini bil?
İnsan kendini nasıl bilebilir?
Haddini bilmek gibi bir şey mi?
Hani son günlerin moda hitabıyla “Eyyy… sen kimsin, haddini bil, kendini bil”
deyince karşındaki hemen anlayıp haddini, kendini bilebilecek mi?
Öyle hap gibi bir şey mi, yutunca
şıp diye aydınlandığın ve “hah işte ben buyum” diyebileceğin türden bir şey mi?
Yine kafamda deli sorular, yine
bi sürü monologlar, kafayı yemeler.
Delphi’deki Apollon Tapınağı’nın
girişinde yazdığı ve felsefede yedi bilgeden biri olarak kabul edilen Sparta’lı
Khilon’un söylediği rivayet edilen iki kelimelik bir cümle KENDİNİ BİL !
Matrix filminde de Neo’nun kahini
ziyaretinde, evin girişinde yazıyormuş (ben izlerken hiç dikkat etmemiştim).
Oldum olası öğretici, çokbilmişlik
içeren şeylerden uzak durdum. Eskiden çok meşhur olan %100 düşünce gücü ve onun
türevleri/benzerleri olan kitapları da bu yüzden okumadım, okumam da. Dolayısıyla,
bu yazıda; insan kendini nasıl bilebilir gibi fikirler yürütmeyeceğim. Dediğim
gibi bu bir monolog, sorulardan, şahsi düşüncelerimden ve araştırıp öğrendiğim birkaç
bilgiden ibaret olacak söyleyeceklerim.
Ben kimim?
Bir soluktan mı ibaretim?
Yoksa düşüncelerimin,
duygularımın, davranışlarımın bir ürünü müyüm? Duyduklarım mıyım, yoksa
söylediklerim mi?
Ailem kim? Nerede yaşıyorum?
Hangi ülkenin/kültürün/coğrafyanın insanıyım? Neleri severim, neler beni mutlu
eder, neler beni üzer, rahatsız eder?
Bunlar az çok hepimizin
cevaplayabileceği sorular. Ama acaba bunları cevaplayınca ben kendimi bilmiş,
tanımış mı olacağım?
11 Mart 2014’te yayınlanan
Psychology Today dergisinde EQ (duygusal zeka) kavramını ortaya atan kişilik
psikologlarından John D. Mayer’in makalesi ‘kişisel zeka’ya sahip insanların
kendilerini anlamayı ve kim olduklarını bilmeyi başaran kişiler olarak tanımlıyor.
Bir diğer deyişle, bu insanlar kendi sınırlarını ve eksiklerini de en iyi
şekilde tartan insanlar. Mantıklı düşünme silsileleri sayesinde, çevrelerindeki
insanların belli durumlarda nasıl davranacaklarını da öngörüyorlar. Genelde
dostlarının ve iş arkadaşlarının kendilerini nasıl gördükleriyle ilgili de
doğru tahminlerde bulunuyorlar, yarattıkları imajla ilgili net bir algıları
var. Yani, kendilerini çözdükleri gibi, başkalarını da doğru okuyorlar.
Peki buna göre, IQ’su (zeka
katsayısı, skoru) EQ’sundan daha yüksek bir insanın kendini bilmesi daha mı
zor? Kimi İslam bilginleri, kendini bilen rabbini de bilir diyor. Yani, akıl
devreye girince kendini bilmek zorlaşıyor çünkü konu yaratanı aramaya mı
yöneliyor?
Sonuç olarak diyeceğim ama bir
sonucu yok bu konunun, üzerinde tartışılabilir ancak bir yere varılması,
gerçekten kendini bildiğine, bulduğuna tanıdığına inanan ve buna bizi inandıran
birinin sözleriyle mümkün olabilir belki. Dolayısıyla, iki kelimeden ibaret
gibi görünen bu sözü yalnızca şuralıyım, aslında ailemin kökeni de şurdan, en
çok şunu yemeyi severim falan diyerek değil felsefi derinliğini anlamaya çalışarak düşünmek
gerekiyor.
Madem bir şey bilmiyorsun neden
yazdın diyeceksiniz. Okuduğum kitapların her ikisinde de bu konuya yönelik
şeyler var da ondan sardım bu konuya. Hazır kitaplardan bahsetmişken, kısa kısa
onlardan da bahsedeceğim şimdi. Ayrıca, Sokrat’ın
dediği gibi bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir der ve efendi gibi kapatırım
konuyu.
Homo Sapiens;
Bayıla bayıla okudum, doymadım
tekrar okuyacağım. Ama bu kez elimde kalemim defterim, notlar alarak
okuyacağım. Kendini Bil ! sözünü bu kitapta okudum ve kaynağını araştırmaya
başladım. Yazara göre bu sözün anlamı; ortalama insanın kendisiyle ilgili cahil
olduğu ve gerçek mutluluğu da bilemeyeceğiydi. Freud muhtemelen bunu onaylardı
(Yukarıda Sokrat’ın sözünü boşuna söylemedim, kendimi bilmem çok zor yani).
Bir de İgnoramus (Bilmiyoruz)
kavramı var ve bunu şöyle açıklıyor yazar:
Cehaleti kabullenmek: Modern bilim, “bilmiyoruz” anlamına gelen Latince
öğüde dayanır ve hiçbir şeyi bilmediğimizi varsayar. Bundan daha da önemlisi,
şu ana kadar bildiğimizi sandığımız şeylerin zamanla yanlış çıkabileceğini de
kabul eder; hiçbir kavram, fikir veya teori kutsal ve eleştiriden muaf
değildir.
Kitapta anlatılan bir başka güzel
konu da “kurgularımız”. Bizi diğer hayvan ve insan türlerinden ayıran temel
özelliğimiz kurgulayabilmemiz:
Sadece Homo sapiens’in var olmayan şeyler hakkında konuşabildiği iddiası
herkesçe kabul edilebilecek bir önerme. Bir maymunu, ölümden sonra gideceği
maymun cennetindeki sınırsız muzla kandırarak elindeki muzu vermeye asla ikna
edemezsiniz. Peki bu neden bu kadar önemli? Sonuçta kurgu tehlikeli biçimde yanlış
yönlendirebilen veya dikkat dağıtan bir şey olabilir.
Okuyun, gerçekten beyniniz yaprak
yaprak bilgiye açılacak, tavsiye ederim.
Aşık Bir Adam;
İşte bu adama yani Karl Ove
Knausgaard’a, bu adam kendini biliyor diyebilirim. Kendini acımasızca
eleştiriyor, bütün sırlarını, mahremiyetini tüm çıplaklığıyla anlatıyor. Bakın
aynen şöyle;
Bayağı, yapışkan, sürüngen bir şey sızıyor benliğimden dışarı.
Düşünceli davranmam gereken bir durumda kafa göz dalıyorum, öyle değil mi ve
niye? Çünkü yalnızca kendimi düşünüyor, kendimi görüyor, kendimden dışarı
sızıyorum. Başkalarına iyi
davranabilirim ama buna önceden hazırlanmam gerek. Kanımda olmayan bir şey.
Doğamda yok.
İlk kitabı Kavgam’ı daha çok
sevmiştim. Bu ikinci kitap, okunması zor, emek isteyen bir kitap. Edebiyat dünyasıyla
ilgili ve yazarın kendi felsefi görüşleriyle ilgili bölümler çok fazla. Yine
de, kitabın reklamlarında hep söylendiği gibi modern bir edebiyat selfisi. Oylum
Yılmaz, kitabın konusunu çok güzel ve
net bir şekilde anlattığı için aynen alıntılıyorum:
İçinde hiçbir olağanüstülük olmayan bir aşk anlatımı var Knausgaard’ın.
Bir kadına âşık oluyor, peşinden koşuyor, onun için kendini kesip, yaşadığı
ülkeyi bile değiştiriyor, birkaç ay çok parlak zamanlar geçiriyorlar ve sonra
sorgulamalar ve kavgalar başlıyor.
Kavgam’ı okuduysanız-ki bence
mutlaka okuyun- bu kitabı da okuyabilirsiniz, biraz zorlanabilirsiniz ama Karl
Ove her hâlükârda okutur kendini.
Şimdi okuduklarım; Homo Deus ve
Cesur Yeni Dünya.
Bunları da sonraki yazılarımda
anlatacağım.
Her gün bir yerden göçmek ne iyi,
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş,
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım
MEVLANA
* Rag’n Bone Man: Human (Tam konumuza uygun, “Her şeyden önce ben bir
insanım” diyor, son zamanlardaki favori şarkım)
Sezen Aksu: İhanetten Geri Kalan (Sezen’in eski güzel şarkılarını
hatırlatıyor)
Ezginin
Günlüğü: Fincana Kahve Koydum Gel (Sözleri bir başka, müziği bir başka, ben yine
mest)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder