19 Temmuz 2016 Salı

DURMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

Bakmayın böyle afili bir başlık attığıma, hiç duramıyorum bu aralar. Zaten oldum olası durmakla iyi değildir aram, hep hareket etmem, hep anlatmam lazım. Yine içimden bir ses;
 
“Durma” diyor,
“Anlat” diyor,
“Bu böyle olmaz de” diyor,
“Yetmezse memleket şiirleri oku” diyor,
“İtibarın önemini anlat” diyor,
“Bilmeden, anlamadan, öğrenmeden telaşla yapılan şeyler hatayla sonuçlanır, anlat” diyor.
Ama hemen sonra içimdeki ses diyor ki;
“Kime neyi, neden ve nasıl anlatacaksın, faydası olacak mı, anlayacak mı seni”
Vazgeçiveriyorum, boş veriyorum…
İşte bu yüzden, öyle çok istiyorum ki şu an öylece durmayı, beklemeyi.  Toz, duman dağılsın istiyorum, sesler sussun istiyorum.
Hiç çölde safari yaptınız mı? Ben yaptım. Valla hava atmak için yazmıyorum, toz duman deyince çok güzel denk geldi, anlatmam lazım (durmaktan bahsedene bak)…
Naçizane tek yurt dışı seyahatim balayı için bir tur şirketiyle Mısır’a gitmekti. Bizi çölde safariye de götürdü bu tur şirketi. Atvlerle çölde geziyorsunuz konvoy halinde. Ama organizatörler baştan uyarıyorlar sizi, yüzünüzü, kafanızı tamamen kapatın diyorlar. Poşuyu yüzünüzü, kulaklarınızı, burnunuzu tamamen kapatacak şekilde nasıl bağlayacağınızı da öğretiyorlar. Bir tek gözleriniz kalıyor,  gözlük takın ama gözlüğünüzde fazla boşluk olmasın, toz ve kum çok rahatsız eder diyorlar. Safariye başladığınızın ilk dakikasında anlıyorsunuz ne demek istediklerini. Çöl kumunun yarattığı öyle bir toz duman var ki göz gözü görmüyor. Hatta arada işaret verip durduruyorlar, çünkü bindiğiniz atvyi tozdan göremez oluyorsunuz. Duruyoruz ki, neye bindiğimizi bilelim, duruyoruz ki nereye gittiğimizi görelim, duruyoruz ki izlerimizi görelim.
Bittikten sonra da, hadi hemen otelinize geri dönün ve duşa kıyafetlerinizle girin diyorlar. Çünkü üstünüzü çırpmaya kalkarsanız toz ve kumdan kendinizi arındıramazsınız, daha çok yapışır diyorlar.
Aynen öyle yapmak istiyorum; durmak istiyorum ki toz duman yatışsın, neye bindiğimizi göreyim, nereye gittiğimizi göreyim. Üzerimdekileri çıkarmadan duşa girip, sesler, görüntüler, üstüme yapışan, sinen her ne kadar pislik varsa suyla aksın gitsin istiyorum.  Hafızamdakileri yıkayamam belki ama o temizlik hissini yaşamak istiyorum.
Sonra bir koltuğa geçip film seyredeyim, kitap okuyayım istiyorum. Mesela “Göl Evi” gibi bir aşk filmi seyredeyim. Yüzüklerin Efendisi serisini tekrar alıp okuyayım, farklı türlerin (Elf’ler, cüceler, Hobbitler, ağaçlar) dünyayı kurtarma çabasını lezzetli lezzetli sindireyim istiyorum. İş ve 2 küçük çocukla debelenmekten okumaya, izlemeye fırsat bulamadığım ama çantamda her daim taşıdığım not defterime kaydettiğim kitapları, filmleri alayım, herkes durana kadar da sürekli bunlarla meşgul olayım istiyorum.
Yani kısaca evimin huzurlu duvarları arasında, gerçeklerden bir süreliğine kaçayım istiyorum canlar…


Kuş Koysunlar Yoluna
Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu.
Hep böyle mi bu?
Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum,
kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer’...
Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına aynalarla kaplattım, ölü ben’im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden!
Paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben.
Oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.
Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına?
Niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?
“Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna” bir çocuk demiş.
 
Nilgün Marmara
 
*Rengin- Aldatıldık
Güliz Ayla- Olmazsan Olmaz
(Evde hareketli ve anlamlı şeyler çalsın di mi, zaten bir öküz oturmuş gibi yüreğimize, şarkılar da daraltmasın)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder