28 Eylül 2016 Çarşamba

UZAKLARI YAKIN YAPMAK

Bir baktım ki uzuuun zamandır yazmamışım, ihmal etmişim bloğumu. Ama çok meşguldüm gerçekten dostlar. En sonunda bitti bitiyor derken, tam umudumu kaybetmişken;

Denize, yüzmeye
Öylece amaçsızca yatıp güneşlenmeye
Hatta Ege rüzgarında güneşlenirken uyuklamaya
Kitap okumaya
Dağ bayır demeden tarihi ve turistik geziler yapmaya
Şirin mi şirin köyleri gezmeye ve köy lezzetlerini tatmaya

kavuştum. Hem de ne kavuşmak. 3 günlük bir iş gezisini 2 gün daha ekleyerek tatile çevirmek için üstelik oğlanlarla beraber salya sümük gripken, üstelik feci derecede uyumak, dinlenmek isterken ne debelendim ne uğraştım bilemezsiniz. Ama değdi, günlerdir çölde sürünüp suya kavuşmak gibi bir şeydi. Öyle eskiden olduğu gibi yok dalgalı deniz sevmem, yok efendim bu güneşte dağ bayır gezemem, yok efendim bu köyün yemekleri hijyen midir falan yok, direkt daldım herşeye. Dalgalı denizde de, "dalga geliyor haydi zıpla" diye eğlenerek vakit geçiriliyormuş, küçük oğlanın bebek arabasıyla Efes antik şehrinin yüzyıllık mermerlerinde kaya düşe pekala gezilebiliyormuş, ayakta sandaletler kucakta bebekle yedi uyurlar mağarasına tırmanılıp üstüne bi de tek elle fotoğraflar çekilebiliyormuş.

Velhasıl kelam canlar, isteyince hele de bu kadar susayınca kana kana su içmek için her şey yapılabiliyormuş.

Yine buna bir örnek de yeniden kitap okuyabilmeye başlamam. Tamamen dijital ortamın nimetlerinden faydalanarak okuyabiliyorum, önceki yazımda dediğim gibi, internetten kitapları cep telefonuma indirip ordan okuyorum. Öyle heyecanlanıyorum ki bir kitaba başlarken, dile kolay 11 yıldır belli bir düzen dahilinde kitap okumayı başaramadım. Evlenmeden, çocuk sahibi olmadan önceki gibi, kitapçıdan bir sürü kitap alıp, bunu şu güne kadar bitirip sonra şuna başlayacağım falan diye konularına göre kronolojik sıralamalar yapamadan çoğunlukla fırsat buldukça ufak şeyler okudum. Tabi bunca yıl sonrasında ne tür kitaplar okuyabildiğim konusunda da bayağı değişmişim farkında olmadan. Mitoloji, tarih ve biyografi okuyan, okuduklarıyla ilgili notlar alan ben, içinde aşk olmayan, aksiyon hele de tarihi aksiyon olmayan kitapları okuyamaz olmuşum. Çok istediğim halde Jane Austen'in Hasan Ali Yücel klasiklerinde bulunan Gurur ve Önyargı kitabını ittire kaktıra okumaya çalıştım ama olmadı. Sanırım henüz bünyem edebiyatı sağlam kitapları almıyor. Yavaş yavaş geleceğim onlara inşallah. Bakın neler okudum;

1984- George Orwell

Ütopik ve politik bir kitap ama tek kelimeyle bayıldım. Yazar kitabı 1948 yılında yazmış, son rakamları ters çevirerek romana bu ismi vermiş. Bir dikta rejiminin, totaliter yönetimin anlatımından oluşuyor. İnsanlar tek tip giyiniyor, tek tip besleniyor (tayınlarla), evlerinde ve iş yerlerinde tele-ekran denilen ekranlarla izleniyorlar. Bırakın düşündüğünü söylemeyi, büyük biraderi sevmediğini belli edecek en ufak bir mimik bile herhangi bir insanın yok olmasına sebep oluyor. Yok olmak diyorum çünkü insanları buharlaştırıyorlar, doğum kayıtlarını ve yaşamlarını siliyorlar, bir kaç gün sonra hem resmi kayıtlarda hem de dünyada o insan hiç olmamış, hiç doğmamış gibi devam ediyor hayat. Bir de bu düzene karşı koymayı hayal eden, anne-babaları buharlaştırıldıkları için kim olduklarını bile bilmeyen bir çift var, aşıklar birbirlerine ama en çok özgürlüğe.

Grinin Elli Tonu-Elli Ton Serisinin Tamamı ve Grey- E. L. James

Hiç unutmuyorum, bir gün büyük bir kitapçıda Grey kitabını gördüm, kapaktaki güzel erkek gözü çok ilgimi çekmişti. Eski bir kitap okuyucusunun klasik hareketleriyle inceledim kitabı, önce kapağı, sonra arka sayfayı sonra Önsöz'ü okudum, ne zaman basıldığına ve kaçıncı baskı olduğuna baktım. Sonra rastgele bir sayfayı açıp okumaya başladım. Açtığım sayfada öyle büyük bir şehvet öyle büyük bir rahatlık ve bana göre müstehcenlik sınırlarının ötesinde anlatılıyordu ki yanaklarım al al kapadım kitabı. Tekrar yerine yerleştirmeye çalışıp uzaklaşmaya çalışırken sırt çantam diğer kitapları devirdi, yere düşenleri alayım derken kolumla raftaki kitapları düşürdüm. Yani utançtan elim ayağım karıştı. Ama kabul etmek lazım, kitap merak uyandırmayı başarıyor. Nasıl bir konusu var ki bir sevişme sahnesi bu kadar rahat, bu kadar detaylı anlatılabiliyor diye kitabın tamamını okumak istiyor insan. Neyse, merak kediyi öldürür ama kitap öldürmez diyerekten tüm seriye baştan başladım. Aslında güzel bir aşk hikayesi, yazar aşıkların heyecanlarını, tutkularını ve sadist cinsel eğilimleri olan erkek kahramanı çok güzel anlatmış. Kesinlikle sürükleyici ama belli bir süre sonra bu şehvet bombardımanı sıkıyor insanı. Düşünün o utançtan elimi ayağımı karıştıran Grey'i okumaya başladığımda "eee yeter ama, bi rahat durun yaa, b.. nu çıkardınız" diyordum artık ama yine de bitirdim.

Yabancı Serisi -Diana Gabaldon

Bir blog yazarı olarak uzun zamandır başka blogları da takip ediyorum. Özellikle kitap okuyup yorumlarını yazan ya da filmler hakkında bilgiler veren bir çok bloğa da üyeyim. Yine bu bloglar sayesinde öğrendiğim bir kitap serisi Yabancı. 2014 yılından beri Amerika'da yayınlanan bir dizisi de var, Outlander. Kitabı bilmeyen ama diziye tutkun olan bir sürü insan varmış meğer etrafımda, internetten indiriyorlar. İngiliz bir çiftin 2. Dünya savaşından sonra İskoçya'ya tatile gitmesi ve kadının İskoçyanın tarihi ve mistik taş yapıtlarını gezerken tam 200 yıl geçmişe gidip orda bir erkeğe aşık olmasını anlatıyor temelde. Tabi ki tek konu aşk değil, 1700'lü yılların İskoçya ve İngilteresinde tecavüzler, hırsızlıklar, cinayetler, cadılar, cadı yakma törenleri üzerine oldukça renkli ve gerçekten film gibi bir roman. Nefes nefese heyecanla okuyorum, gözlerim kucağıma akıverecek bir gün.
Bu seri de bitince uzun zamandır merak ettiğim Siddhartha ve Tanrıların Arabaları kitaplarına başlayacağım.


Hep böyle kavuşalım, sevdiklerimize, özlediklerimize, isteklerimize bi de denize ve hep sağlıkla kavuşalım ..


Denizi Özliyenler İçin
 
Gemiler geçer rüyalarımda,
Allı pullu gemiler, damların üzerinden;
Ben zavallı,
Ben yıllardır denize hasret,
“Bakar bakar ağlarım”.

Hatırlarım ilk görüşümü dünyayı,
Bir midye kabuğunun aralığından:
Suların yeşili, göklerin mavisi,
Lâpinaların en hârelisi...
Hâlâ tuzlu akar kanım
İstiridyelerin kestiği yerden.

Neydi o deli gibi gidişimiz,
Bembeyaz köpüklerle, açıklara!
Köpükler ki fena kalpli değil,
Köpükler ki dudaklara benzer;
Köpükler ki insanlarla
Zinaları ayıp değil.

Gemiler geçer rüyalarımda,
Allı pullu gemiler, damların üzerinden;
Ben zavallı,
Ben yıllardır denize hasret.



Orhan Veli


* Deniz Tekin.
   Beni Vur 
   Kendine İyi Bak
 
   Kardeş Türküler
   Yanıyorum


Her ikisinde de sesler ve müzik harika. Biraz hüzünlenin biraz da eğlenin, "Yanıyorum" dinlerken kaşık çalmak iyi gider.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder